Eğitim meselesi, dünün olduğu gibi, bugünün de, yarının da meselesidir. Son günlerde ilköğretimin kesintili olması konusunda tartışmalar ve manipülatif yaklaşımlar başını almış gidiyor. Bilgi sahibi olsun olmasın bir fikri olan herkes konuşuyor. Kimilerine göre eğitim sistemi gerilere götürülüyor, hatta çağlar ötesine. Kimilerine göre Cumhuriyetin temellerine dinamit konuluyor. Kimilerine göre öğrenciler perişan edilecek, kimilerine göre sınıf öğretmenleri mağdur olacak…
Demokratik bir ülke olduk! Darbeciler de hazır Silivri’deyken (cumhuriyetin) vatandaşı(!) da (ülkenin) halkı da konuyla ilgili olsun olmasın tabi ki konuşacak; fikrini, görüşünü beyan edecek. Doksan yıldır hiç susmayan vatandaş da, sürekli susturulan halk da bugün konuşmayacaksa ne zaman konuşacak? Kimin aklına ne geliyorsa söyleyecektir. Yapılan çalışmanın pedagojik ve felsefi boyutlarını bilen de, bilmeyen de, konuya hassasiyetle yaklaşan da, yaklaşmayan da, makul önerisi olan da, olmayan da konuşacaktır.
Peki, bu süreç birilerinin konuştuğu gibi mi başladı? Hayır. Bunun için önce bir durumu değerlendirelim. Bu sürece; sivil toplum örgütleri, akademisyenler, öğretmenler, eğitim kurumları yöneticileri ve öğrenciler başta olmak üzere toplumun ilgili tüm kesimlerinin katkısı olmuştur. İlgili kişi ve kurumların katılımı ile yapılan şura çalışması; önce illerde, sonra yedi bölgede yapıldı. Daha sonra Ankara Kızılcahamam’da komisyon çalışmaları ile devam etti. Komisyonlarda hazırlanan raporlar 18. Milli Eğitim Şurası Genel Kurulu’nda oylanarak kararlara dönüştürüldü.
Böyle bir sürece rağmen gündemi manipüle etmek isteyenlere karşı kesintili eğitim sistemine geçişi öngören sürecin arka planının bilinmesi önemlidir. Malum olduğu üzere, 17. ve 18. Milli Eğitim şuralarında ilköğretimin kesintili olmasını öngören kararlar alınmıştı. Konuyu günlerdir manipüle eden malum sendika genel başkanı ve şürekâsı, şurada bu kararlar alındığında yok muydu? Elbette vardı. Vardı ama bu konu ile ilgili bir cümle dahi kurmamışlardır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın kitaplaştırdığı ‘görüşmeler, raporlar ve kararlar’da bu konuda çığırtkanlık yapan sendika temsilcilerinin sessizliğini görebilirsiniz. Özellikle komisyondan gelen kararlara sessiz kaldıkları gibi, verilen önergelerle ilgili şura üyeleri kürsüden görüşlerini ifade ederken, onlar salonda yokmuş gibi davranmışlardır. Şurada kesintili eğitime geçişi laiklik ve cumhuriyet karşıtlığı olarak algılayan Eğitim-İş genel başkanı kadar varlık gösterememiş, taraflarını da bile belli edememişlerdi.
Ne olduysa, bu sendika iki yıl sonra uyandı. Şurada alınan kararlar doğrultusunda düzenleme süreci başlayınca çığırtkanlığa başladılar. Maksatlarını anlamak zor olmadı. Sınıf öğretmenlerini manipüle edip 28 Nisan 2012’de yapılacak İLKSAN ilçe temsilcileri seçiminde öğretmenleri yönlendirebilir miyim hesabıydı. Ama bu hesapları tutmayacağı aşikârdır. Burada kendilerini boşuna yorduklarının farkında değiller. 16 yıldır üyelerince yönetilen İLKSAN bataklığı ile ilgili piyasaya sundukları tüm kirli bilgilere ve manipülasyona rağmen bu bataklığı kurutacak yeni delegelerin seçimine engel olamayacaklar.
Şimdi dönelim konumuz olan sekiz yıllık kesintisiz eğitime. Darbe ideolojisinin ürünü olan kesintisiz eğitim nesilleri perişan etti. Bu nedenle kesintisiz eğitimin daha fazla sürmesi mümkün değildi. Şuralara katılan aklıselim kişilerce fark edilmemesi mümkün müydü? Katılımcılar, sendikamızın da doğru bakışını destekleyen yaklaşımlar sergileyerek kesintisiz eğitimin kesintili hale gelmesi için öneriler ve kararlar alınmasını sağladılar.
Son olarak, eğitimin kesintili hale getirilmesi için yapılan öneri ve alınan kararları sıralayarak yorum yapmadan takdirlerinize sunmak istiyorum.
Kasım 2006 yılında yapılan 17. Milli Eğitim Şurası’nda, “Sınıf öğretmenliği 1, 2 ve 3. sınıflara kadar olmalı, 4 ve 5. sınıflarda dersler branş öğretmenleri tarafından verilmelidir” denilmiştir.
18. Milli Eğitim Şurası ön hazırlık çalışmalarında bazı bölgelerde komisyonlarca yapılan öneriler:
1-Antalya Bölge Raporu’ndan: “İlköğretimden ortaöğretime geçiş sisteminin öğrencinin bireysel nitelik, yeterlik ve isteği dikkate alınarak 4. sınıftan başlayan bir süreçte gerçekleştirilmeli, yönlendirmelerin 4-5 ve 6. sınıflarda yapılabilmesi için kesintisiz 8 yıllık eğitim yerine, 4+4, 5+3 veya 6+2 şeklinde düzenlenmeli ayrıca ortaöğretimdeki okullaşma ortamının arttırılması için zorunlu eğitimin anasınıfı da dâhil olmak üzere 13 yıla çıkarılmalı ve ortaöğretim de zorunlu hale getirilmeli.”
2-Gaziantep Bölge Raporu’nda “İlköğretim okullarının 1-8. sınıflarında öğrenim gören öğrencilerin, öğrenim gördükleri öğretim kurumunda aynı anda öğrenim görmelerinden kaynaklanan fiziksel ve psikolojik olumsuzlukların ortadan kaldırılması amacıyla 5-8. sınıflarda öğrenim gören öğrenciler için farklı kurumlar yapılmalı.”
3-Konya Bölge Raporu’ndan: “İlköğretim 1. 2. ve 3. sınıflarda sınıf öğretmenliği esas alınmalı, 4. ve 5. sınıflarda da derslerin bütününün branş öğretmenleri tarafından okutulması uygulamasına geçilmeli.”
Şeklinde önerilerde bulunulmuştur.
Şura Genel Kurulu’nda ise iki karar alınmıştır. Birincisi, malum sendikanın genel başkanıyla birlikte bulunduğum Öğretmenin Yetiştirilmesi, İstihdamı ve Mesleki Gelişimi Komisyonu Raporu’nda yer alan ve Şura Genel Kurulu’nda kabul edilen, “Halen birçok özel ilköğretim okulunda olduğu gibi resmî ilköğretim okullarında da 1, 2 ve 3. sınıflarda uzmanlaşmış bir sınıf öğretmeni ile 4 ve 5. sınıflarda da branş öğretmenlerinin dersleri yürütmesi ve 2023 perspektifi çerçevesinde temel eğitim birinci kademede her sınıf için sınıf öğretmenlerinin branşlaşmaları sağlanmalıdır” şeklindeki karar.
Diğeri ise, sendikamızın önergesi doğrultusunda “İlköğretim ve Ortaöğretimin Güçlendirilmesi, Ortaöğretime Erişimin Sağlanması” Komisyonu Raporu kapsamında alınan ve Şura Genel Kurulu’nda kabul edilen “Zorunlu eğitim öğrencilerin yaş grupları ve bireysel farklılıklar göz önünde bulundurularak; 1 yıl okul öncesi eğitim, 4 yıl temel eğitim, 4 yıl yönlendirme ve ortaöğretime hazırlık eğitimi, 4 yıl ortaöğretim olmak üzere farklı ortamlarda eğitim almaya fırsat verecek şekilde 13 yıl olacak şekilde düzenlenmelidir” kararı.
Kesintisiz eğitimi savunanların, bunun gerekçesini ortaya koyan pedagojik, fiili, hukuki, sosyal, kültürel ve ekonomik saiklerini şimdiye değin duyamadık. Nitekim 28 Şubat sürecinde sekiz yıllık kesintisiz eğitimi getiren 4306 sayılı Kanun’un genel ve madde gerekçelerinde de bunu görememiş idik, aradan geçen 15 yılda da bunu göremedik. Ama gördüklerimiz şunlardır: 7 yaşındaki çocuklar ile ergenliğe adım atmış 15 yaşındaki çocukların aynı mekâna sıkıştırılması ve bunun doğurduğu fiziksel, psikolojik ve sosyal sorunlar; meslek eğitiminin bitirilmesi; hızla büyüyen ülkenin korkunç bir nitelikli işgücü açığı ile karşı karşıya bırakılması, insanların çocuklarına, inançlarına uygun dini eğitim verme ve verdirme hakkından mahrum bırakılması…
Sekiz yıllık kesintisiz eğitim çocuk işçiliğini önlüyor diyenler okula giden aynı zamanda trafik ışıklarında cam silen, ayakkabı boyacılığı yapan ve selpak mendil satan çocukların çalışmasına ne diyor? Çocuk işçiliğinin altında yatan ana gerçeği ıskalayarak, gelir dağılımındaki adaletsizliği görmezden gelerek mi bu sorunu çözmeyi düşünüyorlar. Zorunlu eğitim, sizce eve akşam ekmeğini götürecek mi?
Kız çocuklarının erken yaşta evlenmesinden kaygı duyarak ikinci 4 yılda açıktan öğretime karşı çıkanlar aslında sorunu teşhis edecek yaklaşımdan uzaktırlar. Erken yaşta evlilik gerekçesi kulakları okşuyor ve taraf topluyor ama bu kız çocuklarının okullulaşmasının cevabı olmaktan uzaktır. Kızların devam sorunu yaşadığı bir bölgeden gelen sesi dikkate almak değil kendi ezberini dayatmaktır. Mardin Eski Valisi Hasan Duruer’in “Güneydoğuda karma eğitim sebebiyle, aileler 13 yaşından sonra çocuklarını okula göndermiyor. Ayrı sınıflar oluşturulması yerinde olur.” feryadını duymak istemeyenler, kendi gerekçelerini çözüm olarak dayatıyorlar. Erken yaşta evliliğin nedenleri ise ayrı bir tartışmanın konusudur. Toplumun gerçekleriyle sorunlara yaklaşıldığı zaman sistemin ürettiği yapay sorunlar da anlamsız gerekçelerde kendiliğinden ortadan kalkmış olacaktır.
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
Emek varsa başarı vardır
Mutfak yangın yeri
Sağımızdaki yalanın gerçeği örtme çabası
Bir vakıf insanı, sendikacı Mithat Sevin
Eğitim çalışanlarının güçlü sesi, genel yetkinin değişmeyen adresiyiz
Sendikacılığın hokkabazları
Umudu yeryüzüne aşılamak için daha fazla gayret
Kitabın, davanın, vefanın hakkını veren adam: Erol Battal
Ne rakipsiniz ne de refik
Devlet yalan söylemez!
Destanımıza yeni bir sayfa daha ekledik
Popüler kültürün kutsallarına kurban verilecek hayatlarımız yok
Her başlangıç yeni bir ruh, yeni bir heyecandır
Uluslararası sempozyumumuzun ardından
Sabır, dayanışma, direniş, kararlılık, alın teri...
İlimle yönetemeyen, zulümle yönetir
İyilik örgütlü gücümüzle kazanacak
Gelecek sizinle daha iyi olacak
Truva atı ya da beşinci kol faaliyetleri
Bir halk destanı: 15 Temmuz
Gelecek günler daha güzel olacak
Türkiye Buluşmamızda yapay sınırları aştık
Öze yeni bir yolculuk zamanı
Seçimimiz Kumpasları Bozmalı
Kararlı mücadeleyle güçlü Kazanımlar
Yüreğe Düşen Loğ Taşı
İLKSAN'da Zorunlu Üyelik Dayatmasına Nokta Koyduk
Destanlarımıza destan ekleyen lider kadrolara selam olsun
Yeniden Bismillah
Adım Adım Yükseköğretim Tazminatı Mücadelemiz
MEB'in 'I am Sorry' Deme Lüksü Yok
Y.U. Sendikacılığı
Yönetmelik Durdurulduğunda Atanmışlar Yürür mü?
Özgür Üniversite ve Örgütlenme
Kariyer Basamakları Bariyer Basamaklarına Döndü
Özür Durumuna Bağlı Yer Değişikliği ve Yargı Kararları
MEB Hatasından Dönmelidir
MEB Mevsimsel Norm Güncellemesinden Vazgeçmelidir
Nerden Baksan Haksızlık Nerden Baksan Tutarsızlık!
MEB’e Acil Reçete
Üniversitelerde Özgürlük ve Özlük için Örgütlenme
Tahriklere Gelmeden Kararlı ve Sabırlı Olacağız
Yeni Bakan Avcı’nın Eğitimde Önceliği Ne Olmalı?
Öğretmenler; Ömer’in, Merhamet ve Adaletini Bekliyor
Resen Atamalarda da 40 Bin Defa Düşünüldü mü?
Yeni Yılda da İnşa Sürecinin Öncüsü Olacağız
Sorun Yaşayanda mı Yaşatanda mı?
Yeni Bir Medeniyetin İnşası ve Öğretmenin Değeri
Bu Kez Yanılmak İstiyoruz!
Toplu Sözleşme Süreci ve Üç Cephede Mücadele Etmek
Hükümet ‘Yunanistan’a Döneriz’ Edebiyatından Vazgeçmelidir
Anadolu Liselerine Öğretmen Seçimi Sınavına Girilmeli Mi?
Yolun Açık Olsun Yusuf Ziya Özcan Hoca
Ek Ödemede Eğitimcilerin Muadili Kim?
Köklü Değişim İçin Yeni KHK’lara İhtiyaç Var
Değişen Paradigma ve Hak Arama Kültürü
Son Toplu Görüşme’de Konfederasyonumuzun Kazanımları!
Usuls
Garip Bir Dava ve Sonrası…
Danıştay ve İsviçre’de Minareyi Yasaklayan Zihniyet!
18 Kasım Çarşamba Günü Meydanlardayız!
Eğitim Kurumlarına Yönetici Seçimi
Öğretmenlerin Beklediği Yönetmelik
Hedefe Emin Adımlarla!
Bu Yanlış Uygulamayla Nereye Kadar!
Öğretmenim! Bu Bir İLKSAN Hikayesidir
Kadro Sözü Üzerinden Bir Yıl Geçti
Sürekli Değişen Kurallar Hukuki Güvenceyi Zedeliyor
Toplu sözleşmeler keyfiliğe kurban edilmemelidir
'Olmak' ve geleceği kurmak imkânı veren eğitim sistemi
Virüsün gösterdikleri ya da gerçeğin dehşet verici yüzü
Bir yeni başlangıcın sorumluluğuyla…
Eğitimde esasa dair karar almadan usulü yerine getirmek
Zorluklar dayanışmayla aşılır, sorunlar örgütlenerek çözülür
Sağımızdaki yalanın gerçeği örtme çabası
Çanakkale-Gazze Hattında İnsan-ı Kâmili Aramak
Bizimle canlanacak nice umutlara doğru
Örgütlü olmanın bereketiyle birleştik, birleştikçe büyüdük ve güçlendik
Psikopatik zevzeklerin kuru gürültüsü
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
FİLİSTİN DİRENİŞİ, MÜSLÜMANLARIN GELECEĞİ VE EMPERYALİZMİN ÇÖKÜŞÜ